11 Kasım 2016 Cuma

Cuma Fotoğrafı ve Tatlı Telaş


Sabah erkenden kalkıp da bütün işleri halletmeye bayılıyorum.Yoksa bütün gün evde olmama rağmen yetiştiremiyorum hiç birşeyi.Hele bir de dışarı çıkacaksam hayatta yetişmez işler.

Tatilden döneli pek uzun zaman olmadı ama bana istanbul yolları göründü yine.Bu sefer hayırlı bir iş için gidiyorum inşallah.Kız kardeşim nişanlanıyor.O tatlı telaşı yaşamak için koşa koşa gidiyorum İstanbula.

Bu hafta hep bu yolculuğun heyecanıyla geçti bende.Ufak tefek hazırlıklar,valiz hazırlama derken cuma olmuş bile.Umarım sizin de haftanız çok güzel geçmiştir.

Herkese hayırlı cumalar ve mutlu bir haftasonu diliyorum,bol keyifler

10 Kasım 2016 Perşembe

Buluttan Herşey !!


Ben en son instagramdaki buluttan yastıklara bakıyodum.Sonra ne oldu da bu şirin şeylerle karşılaştım hatırlamıyorum.Hiç farkında değilim.

Şu saat lambaları  instagrmda görmüştüm bir kaç kere.Artık Türkiye'de de bu tarz tasarım ürünler bulunabiliyor.




Askıları da bazı mağazalarda gördüm en az 5 katı fiyatla satıldığı için almak istememiştim ama hala aklımda olduğuna göre sanırım o askılar alınacak.



Sizlere bir tadımlık bıraktım bulutlardan ben diğerlerine bakmaya gidiyorum.Hepimize mutlu günler olsun.



Kaynaklar: 1 * 2 * 3 * 4 * 5 * 6 * 7

5 Kasım 2016 Cumartesi

Harika Bir Başarı!!


İki gün önce öyle her kanalda duyurulmayan bir haber gördüm televizyonda.Kötü haberler bağıra bağıra defalarca gösterilirken böyle güzel bi haber nasıl bu kadar sessizce geçildi anlayamadım açıkcası.

Bir grup lise öğrencisi, bir yarışmada birinci oluyor.Türk öğrenciler bunlar.Yarışmacı arkadaşları ise öyle sıradan okullar değil.Dünyada en başarılı okullar sayılan Harvard ve Massachusetts Teknoloji Enstitüsü (MIT)...

İşte bizim lise öğrencilerimiz bu okullarla yarışıyor ve yine dünyanın en korktuğu sağlık sorunlarından birine ,kanserle savaşa, bir ışık tuttular.

Yaptıkları proje kapsamında,kansere yol açan bakterilere iki gen aktarmayı başardılar.böylece kanserin önüne geçmeyi amaçlıyorlar.

Danışmanları olan biyoloji öğretmenleri Tuğba İnanç Gök le beraber bütün yaz boyunca proje için çalışıp '' Sentetik Biyoloji '' dalında birinci oldular.

Bu kadar karamsarlığın içinde böyle bir haber daha çok duyurulsaydı da birazcık da biz gençlerimizle övünseydik.

Göğsüm kabararak izledim bu haberin tüm ayrıntılarını.Sizlerle de paylaşmak istedim bu harika başarıyı.

Yolları açık olsun,daha güzel başarılarını görmek nasip olur inşallah.

3 Kasım 2016 Perşembe

Milena'ya Mektuplar Benim Yorumum



                                                                    Milena'ya Mektuplar
Yazar: Franz Kafka. Çeviri: Murat İbrahim Çelebi

Harika bir aşk hikayesi.Gerçek ve tüm kelimelerine kadar yaşanmış.Kitabın her sayfasında bunu hissedebiliyorsunuz.
Tesadüfen tanışan Franz ve Milenanın birbirlerine yazdıkları gerçek mektuplardan oluşuyor kitap.Okumaya başlarken, mektupların karşılıklı olarak yer aldığını sanmıştım.Kitaba dair en büyük hayal kırıklığım buydu.Çünkü bu aşka sadece Franz kafkanın mektuplarından tanık oluyorsunuz.Acaba Milena ne cevap verdi? Kafka hangi olaya bu kadar kırıldı,kızdı, sevindi?
 Yarım kalıyor bazı şeyler.

 Mektuplara attığı,"Franz Kafka"imzasıyla başlayan bu samimi dostluk zamanla ikisininde içinde bulunduğu şartlar sonucunda artık sadece "senin Kafkan"  şeklini alarak tutkulu bir aşka dönüşüyor.

Kafka İlk zamanlarda haftada bir gönderdiği mektupları,zaman ilerledikçe birkaç saat arayla göndermeye başlamıştı.öyle ki aynı günde yazılıp gönderilen 3 4 mektup bile var.

Kitabı okurken o kadar heycanlanmıştım ki sanki ben kitaba ara verdiğim zaman Milena çaresizce Kafka'nın mektuplarını bekliyormuş gibi hissettim.


Peki neden sadece mektuplarla devam etmiş bu aşk derseniz,aslına yasak bir aşktı yaşadıkları...Çünkü tanıştıklarında Kafka nişanlı ve  evlilik hazırlığı içindeydi.Milena ise zaten evliydi.

Olayların bu yönü beni çok rahatsız etti.Her sayfada aşklarına tanık olurken bir yandan da kabullenemedim aslında.Tartışmaya açık bir konu olmadığı için sadece uygun bulmadığımı söyleyip gerisini sizlere bırakıyorum.

Kitapda diğer ilgimi çeken kısımlardan birisi de araştırmalarıma göre günümüzde hala bazı yerlerde kullanılan pnömatik mektuplaşma sistemi.
Dönem kitaplarındaki bu satır aralarındaki harika bilgiler beni çok heycanlandırır.Hemen kitabı bırakıp araştırırım.

Bir çeşit hava borularından  basınç sayesinde daha hızlı iletilen bu mektuplar dönemin ileri teknolojisiymiş sanırım.

Hatta bu sisteme tesadüfen istenbuldayken rastladım.Şişli Etfal hastanesinde ,bina içi dosya ve numune iletimi pnömatik sistemle sağlanıyormuş.

Bunun dışında iletişimleri ufak kartlarla ve takma isimlerle yazılan mektuplarla sağlamışlar.

Kitaptan aldığım satırlardan bir kaçını sizle de paylaşmak istiyorum.


* Bir kez daha ve bu sefer daha ısrarlı bir şekilde aynı telkinde bulunuyorum -ama beni lütden dinleme ve bana hergün yaz Milena,çok kısa olabilir,bugünkü mektuptan da kısa olabilir.İki satır da,bir satır da , hatta tek kelime bile olabilir,ama onlarsız kalırsam çok acı çekerim.

*Benim mektuplarımın seni üzdüğünü söylemekte haksız mıyım?Ama haklı olmak meye yarar?Eğer senden mektup alırsam haklıyım,ve herşeyim var.Eğer alamıyorsam ne hakkım ne hiçbirşeyim,hayatım bile yok demektir.

*hayır Milena Viyanadayken olduğunu zannettiğimiz ortak kaferimiz yok hiçbir şekilde,o zaman da yoktu.Ben kendimi yukarı doğru çekerek,parmaklığımın üstünden bakmıştım.sonra yandı ellerimle geriye düşmüştüm.Başka ortak kaderler vardır muhakkak.Dünya bunlarla dolu.Ama ben hala onları bilmiyorum.

*Farkında olmadan sık sık söylediğin gibi huzur istediğini söylerken benim mektuplarıma ihtiyacın olduğuna nasıl inanabilirim.Bu mektuplar sadece düş kırıklığı.Tedavi edilmeyecek dertler nedeniyle yazılıyorlar.Ama tedavisi mümkün olmayan dertlere sebep oluyorlar.Bu kış gününde mektuplarımın ne faydası olacak ki? yaşamak için sessiz ve hareketsiz olmak gerekiyor.Burada da orada da biraz üzün varmış.olsun ne çıkar ki?Daha derin,bir çocuk gibi uyumanı sağlar.ama dert uyurkende,uyanıkken de vücdunu ikiye bölen saban gibidir.Ve katlanılması mümkün değildir.

Bu notlardan İlk ikisi ilk mektuplardan.son ikisi de son mektuplardan.Yaşanan değişim satırlarda belli ediyor kendİni...hızlandırılmış bir şekilde bir çiçeğin yeşerip açması ve sonra da solmasını izlemek gibi geldi bana...

Kitapta kafkanın çizimlerine de yer vermişler.okuması çok keyifli bir kitaptı.Siz de okuduysanız yorumlarınızı bekliyorum.